Çarşamba, Nisan 08, 2009

Bir hafta daha geçti gitti,yine aynı saatte kalktık,işe gittik,yemek yedik,yine 2 şekerli çay içtik,aynı reklamdaki gibi,hayata bıraktığım iz her sabah 30 km gidip geldiğim yol,ben de amazon ormanlarında tropik yağmurlarda ıslanmak,zürafa kovalamak istiyorum.Bol bol mizah dergileri alıp okuyorum,ilk gençlik yıllarımdaki gibi,90'lı yıllardan beri abonesi olduğum dergileri son gençlik aklımla-bilinciyle okuyorum.Bu zamanda gülmeye,gülerken de düşünmeye ihtiyacımız var...
Obama haberleri izliyoruz bol bol,şimdi izlediğim bir habere göre Obama ülkeden ayrılırken ABD ajanları dışkılarını da alıp götürmüşler.Her türlü biyolojik komploya karşı önlem için.Attığı her adım,söylediği her söz önceden planlanmış.Ne kadar zor bir hayat...
Eskiden olsa tüm hayatımı bir makine gibi planlar,saat kaçta ne yapacağımı bilirdim.Şimdi her şeyi son dakikaya bırakmaya ve kötüsü bundan da keyif almaya başladım.İyi mi-kötü mü bilemiyorum.Reklamdaki tiplere benzememek için çayıma şeker sayısını her gün değiştireceğim!

Çarşamba, Nisan 01, 2009

Çarşamba çarşamba işte olmayıp evde olmak:

Her zaman uyandığım vakit robotçuk gibi gözlerimi açıp bugünün "boş" günüm olduğunu hatırlamak,
Elimde kumanda,zap yapmak,
Bal-petek-sabahların kol bastısı,izdivaç törenleri ve yeni başlayan "giydirme" programlarına rastlamak,
Digi'nin sinema kanallarına yönlenmek,
Wild' de vahşi kediler belgeseli izlemek,
Tereyağlı omlet,yeşil çaylı bir kahvaltı,
Lenslerimi takıp güne daha "net" başlamak,
"Net" te gezinmek,
Dışarının 25 derece olduğunu fark edip dışarı çıkmaya karar vermek,
Ne giyeceğini bilememek, (İÇ SES:(böyle havalarda kazak-t shirt arası bir şey bulamıyorum,karasal iklim ve Akdeniz iklimi arasında geçti yıllar ama hala ya askılı ya da boyunlu arasında gidip geliyorum,belki bugün alış verişe çıkmalıyım:)

Çarşamba çarşamba arkadaşlarımı özlemek:

Bugün İst.ten arkadaşım aradı,özlemişim.Temmuzda gidecekleri mini tatilden bahsettik,biz de katılacağız size Jonnyler! Fethiyelerde yalnız güneşlenmek var mı? Belki ordan Ant.a,ordan da Side,Kaledran,Mersin yaparız.Ah yaz da gelmedi gitti,nisan benim alerji ayım,hadi bakalım,atlatırsak bu ayı da bi'şey kalmadı yaza...

Çarşamba çarşamba ne yapacağını bilememek:

Şimdi giyinip çıkacağım ve amaçsızca yürüyüp tüm vitrinlere bakacağım,belki sinema.. ya da salata atıştırabileceğim bir kafe...

Çarşamba çarşamba,sen bakma bana...

Pazartesi, Mart 30, 2009

Oh be canım Antalyam,bi'tanesin sen!

Pazar, Mart 29, 2009

Eski blogumdan bulduğum bir yazı...

"Habeas Corpus çeşitli konularda çıkarılan yargısal emirlerdir. İlk basit örneklerine Magna Carta öncesi de raslanır.17 yüzyılda yasadışı tutuklamalara karşı başvurulan bir işlem olarak kurumlaşmıştır. En önemli habeas corpus türü, kişi özgürlüklerinin çiğnenmesini önlemek için tutuklanmaların yasallığını ,yargı kararına bağlayan habeas corpus'tur.1679 yılında çıkarılan Habeas Corpus Yasası ile bu hakların etkili kullanımını sağlamak amacıyla kesin kurallar konmuştur. Temel olarak, yargıç tarafından çıkarılan çağrılara (celp),tutukluların belli bir yere nakli ya da belli bir yerde bulundurulması ile ilgili yargı emirlerine tüm bürokrat ve soyluların uymasını, aksi halde cezalandırılmasını yasal hale getirir. Yine yasa başvuruların haksız yere reddedilmesi, adam kayrılması ve haksız yere davaların düşürülmesi ya da davaların haksız yere ertelenmesi kanun dışı sayılmaktadır. Ayrıca haksız uygulama nedeniyle zarara uğrayan tarafların şikayetinin suçluluk duyurusu için yeterli olacağı,suçun tekrarı halinde suçluların cezalandırılacağı belirtilir. Habeas Corpus günümüzde de İngiliz ve ABD hukuk sisteminde geçerlidir.Habeas Corpus Act (Kişinin hâkim kararı olmadan hürriyetinden mahrum bırakılamaması)Habeas Corpus, “ bedenin senin olsun” anlamına gelir ki bu da belgenin, kişi güvenliği ilgili olduğunun anlaşılmasında yardımcı olabilir.Habeas Corpus ile kişilerin yargıç kararı olmaksızın keyfi olarak tutuklanmaları, hapsedilmeleri ve öldürülmelerinin önüne geçilmeye çalışılmıştır. Ayrıca sanıkların tutuklanmalarından sonra kısa bir süre içinde yargıç önüne çıkarılmalarını ve davanın kısa sürede sonuçlandırılması gerektiğini öngören Habeas Corpus, adil yargılanma hakkının olmazsa olmaz ilkelerini içeren öncü bir belgedir. Bu belge ile kişi güvenliği İngiltere’de, Kıta Avrupa’sına göre çok erken bir tarihte kâğıt üzerinde sağlam temellere oturtulmuştur. Daha sonraki bir çok önemli belgede Habeas Corpus hakkı çok temel bir hak olarak yer almaktadır. Örneğin 1787 Amerika Birleşik Devletleri Anayasası, Habeas Corpus hakkını kesin olarak tanımıştır. 1789 Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisinin bazı hükümleri de Habeas Corpus Act’ten "ESİN"ler taşır."
Kısa kısa:

Yani şimdi içki almaya gitsek bakkala,yasak mı?
Ne zamandır içmiyorum şöyle çakırkeyf olacak kadar,bak şimdi canım istedi.Yasak ya.

Türkmax 'de "Bir Kadın,Bir Erkek" süper bir dizi,aslında dizi gibi değil,o kadarbizden o kadar samimi ki,az önce vardı,Demet Evgar ve Emre(soyadını hatırlayamadım) resmen karşılıklı döktürüyorlar...Tekrarının yayınlanmasını istediğim tek program bu olurdu herhalde,bu kadar geyik ve bu kadar da tatlı olunmaz ki...

Çok sigara içip sonra çok turunçgil yesem nötrlenir miyim acaba?

Burnum akıyor,ben de bütün kış hasta olmayıp yazın Antalya'nın 50 derece sıcağında grip olanlardanım.Acaba tam olarak bahara girmemize bir gün kala nezle-grip vs mi oluyorum?

Meyveli yoğurt çok saçma bir konsept,ama yine de orman meyvelisi çok güzel...

Saatlerimi ileri almaya gidiyorum,yarınki vatandaşlık görevimi ihmal etmem istemem,çünkü bazen tatil demek akşamlara kadar yatakta kalıp,yemeği yatakta yemek demek....



Cuma, Mart 27, 2009

Bugün itibariyle 3 günlük bir mini tatile girmiş bulunmaktayım.Kuşadası mı, Selçuk mu, Şirince mi karar veremedik bu 3 günü değerlendirmek adına.Belki evde oturup sınav kağıdı da okuyabilirim.Şirince şaraplarımızı da tükettik aslında,çilek şarabı kalmış bir tek;ama meyveli şarap değil de Öküzgözü çekiyor canım,sek kırmızı...
Juno'yu izledim eve gelince,gazetenin bugünkü "Kitap" ekini karıştırdım biraz,elimde kalem;işaretler koydum,seçip de sonra almayı unutmak için...Biraz boşluklu bir cuma akşamı geçiriyorum galiba.
Özledim galiba oraları...


Ant.'ta olsam B.'yi, D.'yi görürdüm,onların çantalarını karıştırır,eğlenceli bi' şeyler var mı? diye sorardım.Kale içi sokaklarında umarsızca yürürdüm,Tophane'de oturur,altıma edecek hale gelene kadar duble çay içerdim.Koyu'da Roll okurdum,not defterime dergiden notlar alırdım.Çıkıp Gizli'nin oraya doğru bir bakış atar,Simurg'un önünden geçer,her zamanki büfeden her zamanki sigaramı alırdım.
Bunları (çanta karıştırmak,yürümek,çay içmek,dergi okumak,sigara almak) her yerde yapabilirim değil mi? Ama biraz halk edebiyatı yapmak istedim herhalde,mahlas da kullanmıyorum;ama yine de gurbet,sıla,memleket hasreti...Dağlar benim,ferman benim, gündüz gece...Benimle aşk yaşayan şehirde...


İst.'te olsam N.'yi,M'yi görürdüm,onların ruhlarını karıştırır,melankolik bi'şeyler var mı? diye sorardım.İstiklal'de umarsızca yürürdüm.Tünel'e kadar yürür,altıma edene kadar bira içerdim.Penguen okur,gülerdim.Çıkıp durağa gider,akbilimi doldururdum.
Bunları (yürümek,bira içmek,dergi okumak,durağa yürümek) her yerde yapabilirim değil mi ? Ama biraz
kalabalık,kaos,gürültü istedim herhalde...Kendiyle aşk yaşayan şehirde...


Ank.'da olsam S.'yi görürdüm,saçlarını karıştırır,"ben şu kız kadar zayıf mıyım?,öyleysem beni şuracıkta vur." derdim.Konur'da bakına bakına yürürdüm,İmge'ye girer,kendimi kaybederdim.Kahve Evi'nde kapiçino içerdim,Meşrutiyet'teki sinemalara bakar,kendime film seçerdim.Sonra metroya iner,EGO'mu doldururdum.
Bunları (yürümek,kitap almak,kahve içmek,sinemaya gitmek) her yerde yapabilirim değil mi? Ama biraz "puslu" olmak istedim,KARalara bürünmek,üşümek ve mutlu olmak morarmış parmaklarımla...Kendine küs o şehirde...

Nerde olursak olalım,hep başka bir yerlerde olmak isteriz.(Ya da tekil olmalı gizli özne)Her nerdeysem diğer yerimin daha çok tadını çıkarıyorum,o tat neden o an çıkmıyor? Geçmişe takılmak değil geçmişle takılmak aslında benimkisi,"şu an" bana takılıyor mu ne? Ben de çok "taktım" bu meselelere...

Dedim ya "boşluklu" bir cuma akşamı geçiriyorum diye...
En iyisi olmaktan en çok keyif aldığım yere gideyim,kucak...
Şehirler pek kucaklayamıyor insanı,ya da ben kollarımı çok açamıyorum daha bu şehre...

Salı, Mart 24, 2009

Uyumak zor; ne demiş Nietzsche:
-Bazen uyumak için tüm gün uyanık kalmak gerekir.
Miskinler Tekkesi'ne hoş geldiniz.
Lakaplar:

karamel:Doğulu bir baba,batılı bir anneden doğma olarak genlerimin tamamiyle baba tarafına çektiğini gözlemleyebiliriz.Dalgalı saçtan nefret ederim,annemin düz...Burnum dümdüz değil,anneminki hokka...Ne istemediysem başıma gelmiş...Arkadaşlarım da teselli olarak bana "karamel" dedi zamanında,hem esmer hem de tatlı manasında...Hadi bakalım,öyle olsun dedik.Teveccünüüz.
esot: Acıyı çok sevmek ve adımın baş harfleriyle mixlemek,bunu da İst.'teki çatlak öğrt. arkadaşım taktı..Karamel tatlısıyla ne tezat.Ama hayat işte,hayatımın bir döneminde acıymışım demek ki...

Pazar, Mart 22, 2009

Rüyalarımı bir yere not etmek istiyorum.
Çok saçmalar.
Bir önceki yazımda kitap sonlarından bahsetmişim.Nihayet Elif Ş.'nin son kitabına başladım ve başlamamla bitirmem bir oldu.Hani derler ya "boş vakitlerimde okurum" diye,ben kitabı okuyabilmek için boş zaman yarattım kendime,iyi de ettim.Bu sefer sonuna bakmadım yine ama romanın başında sonunda ne olacağı yazıyordu bu sefer de...Ama bu romana bakış açımı değiştirmedi yine de.
Heyhat,hayat!
Hayal gücü,kurgu,kelimelerle cambazlık...
"Aşk" ki adı bu kadar yıpratılmış,eskitilmiş bir kelimenin içine bu kadar çok anlam yükleyebilmek,o adı şanına yakışır bir şekilde tekrar diriltmek...İşte bu,bir roman adı bu kadar sade olabiliyorsa,bir aşk da o kadar karmaşık yaşanıyor belki de...
Geri dönüşlerle başladım tekrar yazmaya dedim ya,okumaya da döndüm.Kendime döndüm.Bugün Ege yağışlı,puslu,güneşli,bulutlu.Yine okudum,okudum.
Son günlerde basında okuduğum,tv de izlediğim bir tartışmadan yola çıkarak "Siyah Süt" ü tekrar aldım elime,unuttuğum yerleri anımsamaktı niyetim,ama ilk defa almış gibi elime, yuttum sayfaları yine birer birer,kitabı kenara bıraktığımda hava kararmış,yağmur dinmişti.Elektrikler kesikti,elektrik de gelmiş,ışık yanıyor ama ben farkında değilim.Öyleyse hava kararmış da ben nasıl görebiliyorum kitabın sayfalarını,işte:heyhat,hayat!
"Romancı gördüğünü değil,görmek istediğini yazandır" demişti üniversitedeki hocamız,çay ikram etmek misafire,gerçekleri çarpıtmakla ilgili bir örnek olabilir mi? Ya da olmadığı gibi gösterilmekten neden korkar insanlar? Başkalarının düşüncelerini o kadar önemsiyoruz ki bazen,kendi düşüncelerimiz gibi oluyor bir süre sonra onlar,biz de inanıyoruz artık onun kendi düşüncemiz olduğuna...
Neyse ne,hava yağmurluydu,ben okudum.Sonra da yazdım.Bu kadar...

Pazar, Mart 15, 2009

Tekrar burda olmak güzel,en azından kendime dair bir şeyler karalamayı özlemişim."Kirpinin Zarafeti" adlı bir kitaba başladım.(Muriel Barbery) 13 yaşına geldiğinde intihar etmeyi düşünen bir kız,Marx okuyan bir kapıcı vs...Hayli ilginç,kitabın son sayfasını açtım,intihar etti mi acaba? Belki bir iz bulabilirim diye ama geri kapadım,hep yapıyorum bunu,"SON" ları merak ediyorum hep;
Acaba her şeyi yarım bırakma (bırakabilme) yeteneğimden olmasın bu özellik...Bir hayli geliştirmiştim zamanında,üniversitedeyken sinemaya gitmeden önce o film hakkında yazılmış tüm yorumları,eleştirileri okuyor;öyle giriyordum salona,film başladığında ise "aaa ben bu filmi daha önce izledim galiiba" "ama nasıl olur? Bugün cuma,bu imkansız " vs...Yıllar geçtikçe bu pis huyumdan vazgeçtim yavaş yavaş(ve kendiliğinden) Bir baktım artık sinema salonunun önünde durup "bu neymiş,hımm güzel,e gireyim bakayım" lara dönüştü merakım.Böyle daha güzel oluyormuş,biri sorduğu zaman da " bak şimdi kadın,gidiyor,...sonra çocuğuna...adam da geri gelecek diye...sonunda ...şöyle oluyor..." diye değil de " hımmm,oyunculuk iyiydi,kurgu da sağlam,tavsiye ederim"lere dönüştü anlatmalarım...
Güzel;çünkü sonuna baktım ama okumadım,bu da bir gelişmedir. Çünkü ben "GOİ"yim. (Yani gelişmekte olan insan)
GOİ olma yolunda henüz ilerlemişken,yine sıkıldım,kitabı yarım bırakasım,yemek yiyesim,piknik yapasım,uyuyasım, /-asım,-esim parantezi / ... var.Hem Elif Ş.'nin de son romanını ısmarladım bir arkadaşıma,o da yarın geçecek elime,acaba diyorum,bunu yarım bıraksam da güzel güzel Elifimi,Şafağımı okusam,sonra merak etsem diğer kitaptaki kız intihar edecek mi diye?Ayyy ne olacak acaba? En iyisi mi ben bir şeyler yiyeyim.
Evet,spor salonunun önünden geçiyordum ki spor hocamla göz göze geldik, ee yanına gidip selam vermek durumunda kaldım;yani artık tekrar spora başlamak kaçınılmaz oldu,görmüşken (ve görülmüşken) "gelicem ehe ehe,havalar da ısınıyor,daha kolay olur artık" diye diye topukladım.Bacaklarım güçten düştü,iki merdivende dilim dışarıya sarkıyor,yani gelmiş benim vaktim.Nerde o koşu bandındaki hızlı gonzales?İşte onu geri getirmeye çok pis niyetim var.(Niyetim pis ama iyi niyetliyim.)

Pazar, Şubat 22, 2009

Havaların bir an önce ısınmasını beklerken bir soğuk hava dalgası daha geldi,mutfağın büyüklüğünden (şimdi şikayet ettiğime inanamıyorum) ve kuzey cepheye bakmasından ötürü mutfaktaki zamanımdan çalmaya başladım,bu da daha pratik yemekler daha pratik salatalar demek...Yani zorluk derecesi 1 ya da 2 yıldızla belirlenmiş yemekler yapmak demek...
Bazen yazlıklarım elime geçtiğinde sabırsızlandığımı fark ediyorum.Ne de olsa güney çocuğuyuz,sıcağı severiz,güneşi,yanmayı...
Şubat soğuğu bitsin,daha keyifli anlarım olacak.Çevreyi keşfetmek adına faaliyetlerime başlayacağım.Bıraktığım spor salonuna başım önümde utanç içinde geri dönüp spor hocama "yine ben" diyeceğim.
Evet bunlar yine-yeni kararlarım.Kararlar onları asla gerçekleştirmemek için verilir ama budüzeni-düzensizliği bozmaya KARARlıyım. Yine görüşmek üzere...