Çarşamba, Kasım 22, 2006


Eskiden Ant.-Ank arası K.Koç firmasıyla gelip giderken;
ıpodlar yoktu daha,o zamanlar benim diskman'im de yoktu,4 kalem pille çalışan,o zaman için oldukça iyi denebilecek kalitede olan-olduğu düşünülen bir marka walkman'im vardı,yolculuk albümleri hazırlardım kendime,gece yolculukları için ayrı kasetler alırdım,otobüs hareket halinde olmadığı zamanlar dinlemezdim,kapatırdım aleti.Bir şeyler aksın gitsin isterdim,notalar da aksın aynı hızla,hani camları açık arabada seyir halinde iken,tempolu bir şarkının çalması gibi,havaya girer ya insan,artis hisseder kendini.Mola yerinden rulokat ve şeftali suyu alırdım hep,bazen de tüm pişmanlıklarım için pişmaniye (öf ne geyik oldu!)
ilk 3 saat geçmezdi bi türlü,önce geride bıraktıklarıma üzülürdüm,sonra yanına gideceklerimi düşünürdüm,ha,bu durumda şu şarkı iyi gider deyip f.fwd ye basıp beklemek...
Ant.a girişte bi yer vardır,hafif ucundan kuşbakışı şehri görürsün,sisli olur hava genelde,ya da mavi mavi gözükür bi yerlerden deniz.İçin ısınıverir.İşte o zaman p.floyd ya da ruh haline göre feridun d. vardı o zamanlar aşkın e hali de ve den hali vardı,yalın hali yoktu o zamanlar,şimdi kısaca f.d var,her şey kısaltılmış...hiçbir şey yalın halde değildi öğrencilikte,Ankara'da.Ant.a dönerken p.floyd dinlenirdi,dönüşte otobüsün uğultusu,çünkü hal kalmamıştır artık o dönüşte,çünkü Ant.dan dönülüyordur,sabahlanmıştır,doyamamışsındır öğrenci olarak yaşamak isteyip de ailenin olduğu şehre...
Şimdi ne kaset dinliyor,ne de yolculuk albümü ayarlıyorum...Artık isimlerin yalın hallerini bile hatırlamıyorum,Ank.a da gitmiyorum nicedir,o tozlu yoldaki kahve evi,ucuz bira satan yerler,imge,ev yemekleri yapan lokantacıklar,kredi yurtların battaniyesi bile...
Yok özlemedim Ank.ı- Ant.ı da,hiçbir şeyi özlemedim,sadece şu an pink floyd dinlemek istiyorum,sisli,mavi bir manzarayı hayal ederek...

Pazartesi, Kasım 13, 2006

Uzun zamandır haber alamadığım kareli örtülü mekan müdavimimizden yeni haberlerimizi aldık,yaşantımıza kaldığımız yerden devam etmek üzere/üzereyiz.18-19 günlük bir ağır gripten sonra,haftalardır burnum yara dolaştığımı unutup kendimi attım dışarı hafta sonu,2 gün boyunca 2 ayrı evde kalarak,sabah gözlerimi açtığımda tavanları yadırgadım.(Benim böyle miydi lambam ya?) hımm,mırnav...
-Günaydın
-Kahvaltı yapalım.
-Boğazım çok kötü,hırlıyorum...
-O kadar içersen,tabi hırlarsın.
Şu sıralar hayatımda bazı değişikliklere yer vermek üzereyim.İçinde bir türlü rahat edemediğim,en önemlisi bir türlü ısınamadığım evimi değiştirmek üzereyim galiba,daha kontrat yapmadan yeni ev sahibiyle,eskisine taşınacağımı bildirdim,kolilerle uğraşıyorum evde,bakalım çıkacağım ev hala boş mu? İşte böyle,her zamanki gibi sağlama alınmamış bir sürü manevra...
Bundan sonra hayatımın daha değişik olacağına dair inancım artıyor,yeni bir şeylere adım atmak konusunda üstümde başımda belirmeye başlayan yosunları şöyle bir temizleyip altında kalan şeyi,yeniliklere hazır hale getirmeye çalışıyorum.
Belki yeni eşyalar da olabilir,olabilir mi baba? :)
Aslında her şey ne kadar yeniyse,o hızla eskiyorsun,çabuk tüketiyoruz ya her şeyi,yeni aldığım duvar saatini bozdum.Bu zaman konusunda bana yapılmış bir işaret olsa gerek.Bir şeylere bağımlı olmayı artık bırak diyor yani bana...
Bıraktım ben de...Saçımla oynamayacağım artık,toplantılarda rezil oluyorum.
Biraz daha fazla klasik müzik dinleyeceğim,başak bu konuda önyargılı olduğumu söyledi,yarım saat sonra müziği değiştirdiğimi fark edip,daha uzun süre "dayanmam" (bunu ben söyledim) gerektiğini de söyledi.
Yatağıma başlık da alacağım,beyin hücrelerim kafamı duvara toslamaktan ölüyor.Belki böylelikle en azından maddesel anlamda daha fazla şeye sahip olacağım,bu da bendeki bazı manevi boşlukları geçici olarak unutturur.(mu?)Mesleğime olanca ağırlığımı tekrar verebilmek gibi mesela,şu sıralar tahammül sınırlarımın eşiğindeyim.Klavyedeki tuşlara bile.Çünkü yetmiyorlar,29 harfin beni yine sınırladığını hissederek derdimi hiçbir zaman tam olarak anlatamadığımı bir kez daha kendi gözlerimle görüyor,sinirleniyorum.Derdim mi? Derdim kendimle barışık olmak,o zaman diğerleriyle de ateşkes imzalayacağız.
Nefret duygusuyla,önyargılarımla,güvensiz güvenimle,yalnızlığımla,kalabalık beynimle,hepsiyle ateşkes imzalayacağız.
Tüm benliğim hükümsüzdür,tüm yazılanlar gibi...

Perşembe, Kasım 02, 2006

Beklemeye ve daha uzun beklemeye dair anılarımı yazmayı bekliyorum kendimden;ama o kadar uzun ömürlü olmayabilirim.Şifresini bildiğin bir kilidi asla açamamak gibi,ya da tarihi geçmiştir artık,ya da artık "aradığınız numara ya da mail adresi kullanılmamaktadır",ya da "çevrimiçi" dir de,"meşgul" dür,attığınız mesaj ulaşmamıştır bir şekilde,yolda kaybetmiştir kendini,imha etmiştir ya da,içinde yazılanların ağırlığına dayanamayarak...
Özlemeye ve daha çok özlemeye dair anılarımı yazmayı bekliyorum kendimden;ama o kadar "özlenmiş" olmayabilirim.
Bütün yollar çıkmaza çıkarken-ya da çıkamazken- güneşin doğuşunu fark etmeyerek başlayabilirim güne.Gittiğim yollara ekmek kırıntıları atarak,dönüşümü bulabilmek,çıkmazları çıkabilmek,yokuşları inebilmek,güneşi kırmızı doğurarak gün batımını fark etmeyerek,beklemeye-özlemeye-gidememeye dair yazılar yazmaya çalışarak...En iyisi uyumak,ekmek kırıntılarını aramadan...