Pazar, Mart 12, 2006

"Hayatımın Ağır Yükleri" başlıklı bir pazar yazısı yazmak isterdim ama ne yazık ki bir köşe yazarı kadar yazmaya ve yaşamaya istekli değilim bugün;çünkü bugün pazar...
Çünkü bugün bir yürek kaybettim,bir insan.Kötü kader olsa gerek,her zaman bir suçlu bulunur,ağır yüklerimizi ona yüklemeye,taşıyamadığımız kilosu ağır duyguları üstümüzden fırlatıp "onun yüzünden" oldu demeye...
Şimdi sarılacak kim kaldı diye düşünmeye başlıyorum;ama hayat daha zor böyle.Omzunda ağlayacağım biri yok,omzunda güleceğim biri de yok.Ben de sırıtıyorum ikisi arasında.Yok hayır ağlamayacağım,tebessüm edeceğim,çünkü bu benim hayatım,onu zorlaştıran da benim,kolaylaştıran da.Hep çözülmesi zor problemlerden korkmuşumdur.Formülü belli bir havuz problemi gibi,ama o formülü ona uygulayamazsın,şimdiki zamana uymaz çünkü.Sen hep dünü yaşarsın,yaşarsın da uyduramazsın.Yüzünde-gözünde kalır.
Bir yanım üşüyor,diğer yanım sımsıcak.Onu orada bıraktım,kendini ısıtabilen bir güneş gibi,ama o her sabah doğacak,ağacın yapraklarını ısıtmayacak."Son Yaprak" öyküsündeki gibi o yaprağı hep boyayacağım,solup düşmeyecek.
Artık canımı yakmıyor hiçbir şey,aldığım havayı soluyorum geriye,yine al ve ver.Kesilene kadar,sersefil hayatımızın değişmeyen kanunu,biz zavallılar her sabah o güneşin doğmasını bekliyoruz...

Hiç yorum yok: