Pazartesi, Şubat 20, 2006

KIYMA
Kıymalar pişerken-kavrulurken-ki kokuyu alınca vejetaryen olası geliyor insanın,ama yemeği piştikten sonra koklayıp koca bir lokma ekmekle tadınca,etobur olduğuma ve böyle bir lezzeti tattığıma seviniyorum.Aslında ağız sulandıracak da bir yemek değil,ilk defa yaptım,çünkü bugün evde oturdum,çünkü rapor aldım,çünkü hastayım...Eve dönerken elimdeki poşetlerdeki ilaçların hangisinin kaçta içileceğine dair en ufak bir fikrim yoktu,o kısa mesafede(sağlık ocağı-eczane-evim)söylenenleri unuttum.Ama hepsi aynıdır herhalde,tok karna günde üç defa vs...
Djivan Gasparyan dinliyorum,doğru mu yazdım adını acaba?
Bugün kendimi gerçekten ve gerçek bir ev kadını gibi hissettim,sanırım bana bunu hissettiren bütün gün evde olmak ve en acısı çamaşır makinesini çalıştırmak oldu.Elde yıkamayı tercih ederdim elbet,çünkü makine bir deprem gürültüsü edasıyla banyoda gezintiye çıkıyor.Çevresinde ne varsa attırıyor.Biraz kıskanç bir ruha sahip,çevresinde kimseyi ve hiçbir nesneyi istemiyor.Kimseyi dedim çünkü makine sarsılınca ev de sarsıldı,koştum tuttum,beni de savuracaktı,34 beden birini istemedi yanında,çamaşır makinesi hakkında bu kadar çok konuşulur mu?Öyle oluyormuş,yok 30 derece,yok renkliler,kosla sıvı böğğkk...
Nihayet İstanbul'u da güneşler içinde gördük,artık biraz daha neşelenecek etraf,bereli,atkılı lahana insanlar görmek istemiyorum,kalın çorap giymek istemiyorum,çünkü ben bir Akdeniz kızıyım,yeterrrr....

Hiç yorum yok: